3 Mart 1974. Paris’te güzel bir bahar günü. Kanada’nın
Ontario eyaletine bağlı Windsor şehrinde bir DC-10 uçağının seyir halindeyken
kargo kapısının açılması sonucu düşme tehlikesi geçirmesinin üzerinden yaklaşık
2 yıl geçmişti. DC-10, 1971 yılında piyasaya yeni tanıtılmıştı ve uçak o
yıllarda yolcu taşımacılığında son teknoloji olarak görülüyordu. Sahip olduğu
stil ve büyüklük onu diğer yolcu jetlerinden ayırıyordu. McDonnell Douglas
şirketi bu uçağı üretmek için 1.000.000.000 dolardan fazla harcamıştı. 1974
yılına gittiğimizde dünya çapında 50’den fazla DC-10 görev yapıyordu.
Amerikan Hava yollarına ait DC-10 |
İstanbul-Paris-Londra
seferini yapan 29 numaralı DC-10 tipi uçak Türk Hava Yolları’na ait. Paris’teki
Orly Havaalanı’nda Londra’ya gitmek için bekleyen uçak alışılmamış bir şekilde
hızla dolmaya başlıyor. Yolcular yerlerine geçmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
Bunun sebebiyse İngiliz Hava Yolları’nda gerçekleşen bir grev. Londra’ya gitmek
isteyen yolcular bulabildikleri ilk uçağa akın ettiler. Yeni yolcuların gelmesi
nedeniyle uçak, uçuş planının gerisinde kalıyor. Uçuş ekibi kokpitte, gelecek
olan yolcularını bekliyorlar. Uçağın arka kısmındaysa Cezayir asıllı Muhammed
Mahmudi adındaki bagaj görevlisi bulunuyor. Gelen yeni yolcular nedeniyle uçağa
konulacak başka bagaj olup olmadığından emin değil. Başka bir bagajın olmadığı
bilgisini alan görevli, arkadaki kargo kapısını kapatıyor. Bir süre sonra DC-10
artık kalkışa hazır.
Türk Hava Yollarına ait DC-10 kalkıştan önce |
Öğlen saat 12.30 sıralarında 981 sefer sayılı Türk Hava
Yolları uçağı Paris semalarında yükselmeye başlıyor. Yolculuk süresi 1 saatten
daha az. Havaalanından uzaklaştıkça uçak irtifa kazanmaya devam ediyor. 3300
metreye geldiğinde ise uçak büyük bir gürültüyle birlikte sarsılıyor ve sola
doğru yatmaya başlıyor. Kriz anından 16 saniye sonra uçuş ekibi hasarlı jeti
kontrol etmekte zorlanıyorlar. Uçağın burnu yere doğru ilerlerken uçak hız
kazanıyor. Pilot burnu havaya kaldırmaya çalışsa da başarılı olamıyor. Kabinin
arka tarafındaki yolcular ise korkunç bir manzarayla karşılaşıyorlar. İki sıra
koltuk arka kısımdaki açıklıktan aşağı düşerek bir anda gözlerinin önünde
kaybolmuştu. Kabin zeminindeki delikten yolcular Fransa semalarını
görebiliyorlar. Uçuş ekibi uçağı kontrol edebilmek için gereken hidrolik gücün
kesildiğini fark ettiğinde durum içinden çıkılamaz bir hal alıyor. O olmadan
ana dümen veya irtifa dümenini hareket ettiremezler. Ana kontrollerin çoğu
çalışmasa da uçak biraz olsun yükselmeyi başarıyor. Ancak çok fazla irtifa
kaybetti. DC-10 saatte yaklaşık 800 - 900 km’lik bir hızla yol alırken büyük
bir patlama oluyor. Uçak çakıldı. Uçaktaki karakutu kayıtlarına bakıldığında kaptan
ve yardımcı pilotun son sözleri şunlar oluyordu:
(Patlama
Sesi)
Yardımcı Pilot:
Ne oldu?
Kaptan Pilot: Kabin patladı.
(11 saniye sonra)
Yardımcı Pilot: Emin misin?
Kaptan Pilot: Yukarı kaldır! Uçağın burnunu kaldır.
Yardımcı Pilot: Kaldıramıyorum. Yanıt vermiyor.
Kaptan Pilot: Acaba
nedir, nedir?
(23 saniye sonra)
Uçuş Mühendisi: Yapacak bir şey kalmadı.
Yardımcı Pilot: 7000 feet
(Uçağın hızı aşırı arttığı için overspeed alarmı çalmaya başlar)
(32 saniye sonra)
Kaptan Pilot: Hidrolikler?
Yardımcı Pilot: Onları kaybettik. off... offf.
(54 saniye sonra)
Kaptan Pilot: Galiba çakılacağız.
Yardımcı
Pilot: Eyvallah o zaman.
(56 saniye sonra)
Kaptan
Pilot: Gaz ver!
(77 Saniye
sonra)
Çarpışma sesleri duyuluyor.
Kazanın maket ile yapılmış çarpışma anı |
Paris’ten
Londra’ya giden uçak İngiliz kanalına kadar bile gidemiyor. Kalkıştan yalnızca
9 dakika sonra 981 sefer sayılı Türk Hava Yolları’na ait yolcu uçağı o zaman
için dünyadaki en kötü uçak kazasını yaparak tarihe geçiyor. 335 yolcu ve 11
mürettebatın bulunduğu uçak çarpışma sonrası paramparça oldu ve 346 kişiden
kimse uçaktan sağ olarak çıkamadı.
Kazada hayatını kaybeden uçak personelleri |
“Manzara korkunçtu. Tam
bir yıkım söz konusuydu. Kişisel eşya parçaları, kablolar, metal parçaları ve
cesetlere ait parçalar her tarafa yayılmışlardı. Herhangi bir ceset parçasına
basmaksızın bir yerden bir yere yürüyemiyordunuz.”
Kaza sonrası olay yeri |
Fransız kaza soruşturmasına bağlı yetkililer derhal olay
yerine geliyorlar. Uçağın nasıl bu hale geldiği konusunda pek fazla fikirleri
yok. Uçakta bir bombanın patlamış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.
Kazanın korkunç şiddetine rağmen izole edilmiş ve 3 kat sağlamlaştırılmış
çelikten yapılan kara kutular sağlam bir şekilde enkazdan çıkartılıyor. Kara
kutudaki bilgiler kazanın oluşumuyla ilgili önemli deliller sunabilir.
Yetkililer kaza yerine 15 km uzaklıktaki bir alana çağrılıyorlar. DC-10’a ait
bir parça ile iki sıra yolcu koltuğu bulunuyor. Bunlar bir şekilde uçak
çakılmadan önce kopan parçalar. Kazaya Amerikan yapımı bir uçak karışmış olduğu
için Ulusal Taşımacılık Güvenlik Kurulu’ndan Chuck Miller da soruşturmaya
katılıyor. İki yılda ikinci defa DC-10 ile ilgili bir davayla karşılaşıyor.
Kaza yerinden 15 km uzaklıkta bulunan parçanın daha sonra uçağın arka
kısmındaki kargo kapısı olduğunu anlıyorlar. Bu kaza neredeyse Windsor’da
yaşanan olayın bir tekrarı. Miller daha önce de böyle bir durumla karşılaştığı
için kazanın nedenini tahmin edebiliyor. Peki, kapı neden tamir edilmedi?
Miller taşıdığı şüpheleri Fransız yetkililerle paylaşıyor. Amerikan Hava
Yolları kazası ile ilgili yapılan araştırmalara bakılıyor. Acaba gözden kaçan
bir şey var mıydı? DC-10’larda başka bir sorun olabilir miydi?
Chuck Miller’dan alınan bilgiler ışığında Fransız yetkililer
uçağın kargo kapısını daha yakından incelediler. Çarpıcı bir şey keşfediyorlar.
Ortada yeni bir sorun yok. Her şey Amerikan Hava Yolları olayında olduğu gibi
aynen tekrarlanmış. Kargo kapısını kapalı tutması gereken kilit mandalları
yerine tam olarak oturmamış. Ve DC-10’a ait iki sıra koltuk uçaktan fırladığına
göre kabin zeminin çöktüğü de açık. Tıpkı Windsor’da olduğu gibi.
Kaza raporunu görmek için http://www.aaib.gov.uk/cms_resources.cfm?file=/8-1976%20TC-JAV.pdf
Kapının kopma anının resmi |
Çoğu jette kapılar içeri doğru açılır. Hatta kapılar
yerleştirildikleri boşluklardan daha büyük olacak şekilde üretilir. Jetin
içindeki basınç arttıkça bu tarzda üretilmiş bir kapı çerçeveye daha güçlü bir
şekilde oturur. Sahip olduğu tasarım kapıyı oldukça güvenli kılar. Ancak
DC-10’ların kapıları dışa doğru açılacak şekilde tasarlanmıştı. Böylece
uçaktaki taşıma kapasitesini arttırmak planlanıyordu. Kapatıldıklarında
kapılardaki kancalar uçaktaki kapı çerçevesinde bulunan bir çubukla
kenetleniyordu. Kapandıklarından emin olmak için bagaj görevlileri bir kolu
aşağıya indirerek kilit mandallarının kancalara geçmesini ve böylece onları
sabitlemesini sağlıyordu. Ancak Kanada’da meydana gelen olaydan sonra yapılan
incelemelerde kancaların tam olarak kapanmadığı ortaya çıkmıştı. Kilit
mandalları da olmaları gereken yerde değildi.
DC-10 Kilit Sistemi |
Araştırmacılar kapının dışında bulunan kolun indirilmesinin
kancalar ve kilit mandalları kapalı pozisyona getirilmeden de mümkün olduğunu
keşfettiler. Ayrıca pilotlara yardımcı olması için bulunan kontrol panelindeki
ikaz ışığı da sorumlu kilitler kapanmadan sönebiliyordu. Uçak tırmandıkça kabin
içindeki basınçla uçağın dış yüzeyindeki basınç arasındaki fark açılır. Bu
seviyede eğer kapanmamış bir kapı varsa patlayıcı bir güçle dışarı doğru
fırlayabilir. Kapı fırlayınca kabin zeminindeki basınç o kadar artar ki sonunda
altında bulunan kargo bölümüne doğru çöker. Bu çökme sonucunda uçağın bazı
kontrol sistemlerinin çalışmasını sağlayan kabloların da kopmasına neden
olabilir. Nitekim Amerikan Hava Yolları olayında da bu olmuştu. Peki, Kanada’da
meydana gelen bu olayda pilot uçağı piste indirmeyi başarmışken Fransa’daki
Türk pilotlar niye bunu başaramadılar?
Çünkü Türk uçuş ekibi Amerikalı meslektaşlarına oranla daha
az sayıda çalışır kontrole sahipti. Ayrıca Amerikalı ekip uçağı kontrol
edebiliyordu. Fakat Paris’te tüm hidrolik sistemler çökmüştü. Hidrolikler
olmadan dümenler kontrol edilemez. Ekip bu kontrolleri sağlayamazsa uçağı
havada tutmayı da başaramaz. Orada hangi pilot olursa olsun uçağı kurtarmasına
imkan yoktu.
Kanada’da meydana gelen kazadan 2 ay sonra Ulusal Taşımacılık
Güvenlik Kurulu iki önemli tavsiyede bulunmuştu: Kilit mandalları yerine
oturmadan kapıların kapanmasının fiziksel olarak imkânsız hale getirilmesini ve
DC-10’daki kabin zeminine bir dizi destek kanalları konması. Ancak Kanada’daki
olayın üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen bu öneriler dikkate alınmamıştı. Çünkü
bir kazanın nedenini araştırmak, çözümler üretmek ve aynı şeylerin
tekrarlanmasını önlemek Ulusal Taşımacılık Güvenlik Kurulu’nun
sorumluluğundadır. Ancak bu çözümleri uygulatmak için hiçbir yetkisi yoktur.
Bunun için Ulusal Havacılık Dairesine gidip uçaklarda şunların yapılmasını
istiyoruz diyerek izin almaları gerekir. Eğer Ulusal Havacılık Dairesi yeni bir
düzenlemede bulunursa tüm uçaklar bunlara uyana dek hizmetten men edilirler. Ne
yazık ki gelişmekte olan DC-10 uçaklarının kötü bir şöhretle anılmasının
üretici firmaya zarar vereceği için yapılan sözlü anlaşmalarla olay
geçiştirilmişti.
Yine de bagaj kapılarında ufak değişiklikler yapılmıştı. Mandalların kilitlenip kilitlenmediğini görmek için kapıların alt kısmına bir gözetleme deliği koymuştu. Kapılara uyarı yazıları yazılmıştı. Şirket kapılarda başka değişikler de yaptı. Kilit kanca boylarının uzatılması ve kapıların içine bir plaka konması kapı doğru bir şekilde kilitlenmediğinde görevlinin indireceği kolun inmemesini sağlayacaktı. Ancak birçok görevli gözetleme deliğinin ne işe yaradığını bilmiyordu ve Havaalanındaki 3 dil bilen bagaj görevlisi uyarı yazılarının yazılı olduğu dil olan İngilizceyi bilmiyordu. Ayrıca kolun inmesini engelleyecek olan destek plakası da 918 sefer sayılı uçağa monte edilmemişti.
Kazada ölenler için yaptırılan anıt |
Sonuç olarak birçok olumsuz durumun bir araya gelmesi Fransa’da meydana gelen bu facianın yaşanmasına neden oldu. Dava süresince ortaya çıkan bazı notlar ve kanıtlar neticesinde McDonnell Douglas firması 80.000.000 dolarlık cezaya çarptırıldı. Kapılar üzerinde kusursuz çalışmalar yapıldı ve bir daha hiçbir şey şansa bırakılmadı. Ayrıca kazanın olduğu Paris yakınlarındaki Ermenonville ormanına kazada hayatını kaybedenleri onurlandıran bir anıt yapıldı.
Bu konu hakkinda bir proje hazirlamka istiyorum yardiminiz olursa sevinririm
YanıtlaSilelinize klavyenıze sağlık
YanıtlaSilelinize sağlık cok iyi anlatmışsınız.
YanıtlaSilizmir kokluca mezerlığındaki iki mezar taşında bu uçak kazasında öldükleri yazıyordu ilgimi çekti araştırdım ýazınız için çok teşekkür ederim gayet güzel anlatmışsınız
YanıtlaSilhocam bilgileri nereden toparladıysanız tebrik ederim. resmen abd li yetkililer tarafından sümen altı edilmiş bir olay. yapılan ödeme çok az thy ye prestij kaybettirmiş pislikler.
YanıtlaSil